Bir 28 Şubat daha yaşadık…
Yıl, 2022…
Altı siyasi parti lideri, ülkenin yamulmuş rejimini tekrar düzeltmek için biraraya geldiler ve üzerinde uzun süre çalıştıkları mutabakat metnini halka açıkladılar…
İmzalarını da ttılar…
Dilediklerimize baktığımızda…
Ben şahsım olarak hepsinin altına imzamı atmaktan bir an bile kendimi alıkoymam.
Parti Genel Başkanlarının “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” başlığı ile sundukları konuların hepsi de, millet olarak 20 yıldan bu yana unuttuğumuz ve özlediğimiz şeylerdi.
Demokrasilerin aslında olmazsa olmazı, Yasama, Yürütme ve Yargı’nın yeniden yapılandırılması üzerine ağırlık verilirken, detaylar üzerinde de çok güzel bir sunum oldu.
Salonun doluluğuna, katılımcıların geniş yelpazesine ve ilginin yoğunluğuna baktığımızda umutların yeşermemesi için en ufak bir gerekçe göremiyorum.
Burada en çok sevindiğim konu başlığı, elbette basının özgürlüğüne değinilmesi oldu.
Artık yalaka, yandaş gazete patronu ve o gazetelerde çalışan tutma gazeteciler olmayacak. Muhabirinden yazarına kadar herkes, etik değerleri önemseyerek düşündüklerini yazabilecekler…
Dürüst haber yapabilecekler.
Kısacası “Gazetecilik” yapacaklar.
XXX
Buraya kadar her şey tamam da, bundan sonrası daha önemli…
Milletin çoğunluğu, buna ne kadar katılacak ve sonuç, sandığa ne ölçüde yansıyacak.
Eğer istenilen ve beklenen sonuç elde edilemez ise, altına imza konulan metnin bir kâğıt parçası hükmünde olması kaçınılmaz.
Konuya bu pencerede baktığımızda ise, parti liderlerinin bundan sonra attıkları imzaya ne kadar sadık kalacakları ve toplum karşısında brikte aynı söylemleri paylaşabilecekleri önemli olacak.
Bundan böyle halka açıklanan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” üzerinde konuşurken, hep aynı notadan ses vermeleri ve aynı notayı okumaları zorunludur.
Değilse…
Üzülürüm ki, AKP-MHP birlikteliğine koz vermiş olacaklar.
XXX
Otel salonunda toplantı yapılırken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı, Atatürk Kültür Merkezi’nde Şule Yüksel Şenler Vakfı’nın tanıtımı toplantısına katılarak, gerçek kimliğini bir kez daha ortaya koyarken, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” konusunun yoğun katılımcı ile açıklanması töreni hakkında fikirlerini de şu şekilde ifade etti.
“Biz bugün burada fikrin, inancın, düşüncenin mücadelesini verenlerin ardından gidenlerle bu toplantıyı yaparken, bir diğer tarafta da başkaları başka türlü toplantılar yapıyorlar. Fakat bizler, siyaset kurumunun ne anlama geldiğini gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz. Az önce Şule belgeselinde de izlediğimiz gibi bu ülkede demek ki bu bağımsızlık mücadelesini fikrin, düşüncenin, inancın verenler olduğu gibi maalesef bunun tam aksinin mücadelesini verenler var. Kıyamete kadar da olacak, bunu da bilelim. Fakat bunlar böyledir diye biz yolumuzdan hiçbir zaman geri duramayız. Ve aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz.”
Aslında”…fikrin, inancın, düşüncenin mücadelesini verenlerin ardından gidenlerle…” söyleminin gerisindeki düşüncesini çok iyi anlıyoruz.
Bana göre dediği o ki, “Ya bizdensin, ya da zulmü hak edensin.”
Ne O’dan yana olacağız, ne O’nun fikirlerinin yanında olacağız, dümdüz yolumuza yılmadan devam edeceğiz.
Özellikle Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu ilkesini unutmayacak ve Şule Yüksel Şenler gibi birinin düşüncesinde hiç olmayacağız.
XXX
Evet, bir 28 Şubat’ı da tarih sayfalarına kayıt düşerek geçirdik.
Aslında 28 Şubat 1997’de yaşanan olay, Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla “irtica”ya karşı bir uyarı idi…
Şimdi “Darbe” olarak nitelediğimiz ”Uyarı”nın ne kadar haklı olduğuna 15 Temmuz FETÖCÜ girişim ile kanıtlanmış olmadı mı?
Belki yöntemi yanlıştı ama içerik itibariyle doğru bir uyarı idi.
Ama bu 28 Şubat, o 28 Şubat değil…
Bu 28 Şubat, parti liderleri attıkları imzanın arkasında tek parça durmaları ve milletin de buna karşı kayıtsız kalmaması halinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin fabrika ayarlarına geri dönme yönünde olumlu bir adım olacağı inancındayım…
KORKUYORUM…
YO… Yo… Yo…
Kendi adıma bir korkum yok…
Yazdığım yazılarımdan, düşüncelerimi satırlara döktüğümden ötürü çıkacak sonuçlardan da korktuğum yok…
Benim korkum, sandık ortaya konulduğunda, milletin tercihinin, ülkemizde bugüne kadar yaşadıklarımızın göz ardı edilerek yanlış yönde olmasından korkuyorum.
İktidarda olan AKP’nin, demokratik yollardan da olsa seçim kaybetme gibi bir olaya asla dayanma gücü yok.
En son yerel seçim sonuçlarında da gördük ki, AKP İstanbul’u kaybettiğinde, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un “Hiçbir şey olmasa bile bir şey olmuştur” akla ziyan veciz sözü ve yine YSK’nın sadece İBB Başkanlığı seçimini iptal etmek gibi hukuka aykırı, akla ziyan kararı ile seçimi kendi istedikleri şekilde yenilenmesini sağlamadılar mı?…
Burada bir parantez açarak ifade etmek isterim…
Neden YSK’nın kararı için “Akla ziyan” dedim?
Ben, 2011 yılındaki genel seçimlerin başlaması ve bitirilmesi süreci içinde, YSK’da belli süre parti temsilcisi olarak görev yaptım. Konular, kurula nasıl gelir, nasıl incelenir ve hangi ölçütlere göre karar verilir, geçekten yaşayarak çok iyi bilen birsiyim. Eğer o dönemde böyle bir olay olsaydı ve YSK’ya gelseydi, kesinlikle reddedilirdi.
Çünkü o günkü Yüksek Seçim Kurlu başkanı ve üyeleri, gerçekten “Hukuk adamı” idiler ve yasalara göre karar verebilecek kişiliğe sahiptiler.
İşte benim korkum burada…
Sandıktan çıkan sonuçları yine “Hiçbir şey olmasa bile bir şey olmuştur” düşüncesi ile itiraz ederler de YSK da o yönde karar verirse…
XXX
Sor, de ki n’olur?
Ne siz sorun ne de ben bu soruya cevap vereyim…
Şimdi diyeceksiniz elbette…
Bak nasıl korktun da cevap vermiyorsun diye.
Olsun…
Ne derseniz deyin de bu konuda gerçekten korkum var…
Bir ülkede demokrasinin, hukukun ve ekonominin bu kadar travma yaşaması (örselenmesi), toplum tarafında kolay kabullenilecek bir şey değildir…
İşte esas korkum da budur.
XXX
Önceki günlerde altı siyasi partinin alt komisyonlarında incelenerek önce Ahlatlıbel zirvesinde ele alınan sonra da Bilkent Oteli salonunda imzalanarak irade beyanında bulunan ve altına imza attıkları metin ile ülkeyi yönetmeye talip olduklarını açıklamaları üzerine…+
İktidar ve yancısı parti, belli etmemeye çalışsalar da gerçekten büyük bir panik içindeler
O panik sonucunun sandığa yansımasının demokrasi ve hukuk dışı olmasından korkuyorum.
Nokta…