Geçtiğimiz hafta cumartesi günü Halk Tv görkemli hatıralar programı Çaycuma’mızda idi.
Gelmesine çok sevindik. Program yapımcısına Çaycuma’mız iyi anlatılmamış ki; sadece gösterilmesi gereken yerler konuşuldu. Ancak görüntülere yansımadı. Kamera objektifi oralara dönemedi.
Kadıoğlu’nda ortay çıkan, Filyos’ta ortaya çıkan tarihler görüntüler ve Filyos sahilimiz yansıtılmadı. Objektif, Çaycuma ırmağını, Çayır Köyü yamaçlarında gezindi durdu.
Sayın Bülent Kantarcı “cennetteyiz” dedi ama, “Yoğurdun Yeşil Prensi” diye kitabıma adını yanlış mı verdim diye üzüldüm bu görünümden.
Çaycuma ırmağımız tabii ki önemlidir. Çaycuma da yapılan çalışmalar tabii ki takdire layıktır. Ama gösterilemedi.
Benim bir başka üzüntüm o kamera objektifi Perşembe’miz tarafını, kestanesiyle ünlü, bir zamanlar odunu ile ısındığımız dağımız Ohloru Perşembe kırlarına doğru ve Göl Dağı’na, Güzelyaka yamaçlarında gezinemedi.
Aslında o program Hıdrellez de yapılasa idi tam bir cennet görüntüleri verilebilirdi.
Deniz Gezmişler daha bir güzel vurgulanır anlatılırdı. Saygı değer öğretmenim Behçet Kalaycı’nın “KIVIRCIK” romanı konu edildi ancak “Türküsüz Kent” şiir kitabı konuşulmadı. Şiirlerinden mısralar okunabilirdi.
Hamit Kalyoncu, Hasan Ataman, Ziya Mısırlı ve Aman of türkümüz söylense de Hüseyin Çakır tam anlatılamadı.
Hadi Çaycuma için yazan ötekileri geç de, başka türküleri de vardı Çakır ağabeyin amma… Heykeli de vardı da… Objektif göremedi.
Yoğurdumuz güzel çalınmış bıçak kesti ama, naylon bakırda, Çaycuma Perşembe köylerimiz güzellerinin yoğurt çaldığı, pazarlara taşıdığı bakır bakraç veya alüminyum bakraçlarla nasıl sulacıyla taşındığı temsilen sunulamadı.
Bu eksik sunulan foklorik sanat turistik mekanlarımız sadece laflandı. Çaycuma’nın öz türkülerini Çaycuma’mız da çalıp söyleyecek, aman of oyununu efece oynayacaklar vardı. Bu tanıtım fırsatının yoz bir şekilde geçiştirilmesine üzüldüm.
ÜZÜLDÜM DOSTLAR
Bakarsınız bir Çaycuma günleri
Çiçek açar bu cennetler de
Karadeniz öfkeli dalgasını
Antik kentlere vurdurur
Beldelerde gezer ormanları
Yeşil yeşil Çaycuma’sın da
Deniz suyunda yıkanmış
Yosun oksijenli rüzgarıyla
Üzülme be köy çocuğu
İmece kömür türküleri vardı
Söylenir gecelerinde yine
Üzülme be köy çocuğu