Ben her akşam manda yoğurdu içine, Medine hurması, birkaç çay kaşığı kestane balı ve içine biraz yulaf ezmesi katar yer yatarım. Sizlere de tavsiye ediyorum; bunu mutlaka tüketin, bu bir şifadır.
Eğer, maliyeti biraz yüksek oluyor ama faydalı bir şey olunca, zerzevatı bir yana atıp, bu faydalı şeye yöneliyorum.
Pazarda, markette zerzevatın da yanına yaklaşılmıyor nasıl olsa…
İstedim ki bizim basın tayfası ile tele konferans yapayım, hepsine de bir çırpıda anlatayım…
Manda, ya da manda besleyeni bulun…
Manda sütünün kilosu ki benim aldığım fiyat 25 lira, pek de güzel. Kaynatınca üzerinde bir parmak kaymağı oluyor, alıyorum onu, şimdilik biriktiriyorum, sonra ondan tereyağı yapacağım. Markette tereyağının kilosu 100 lirayı geçti abi…
Gerçi Medine hurması, birkaç çay kaşığı kestane balı ve içine biraz yulaf ezmesi, maliyeti çok fazla etkiliyor ama olsun…
Hayır, maliyeti düşürmek için oturduğumuz sitenin otoparkına bir mandalık yer ayırayım, orada manda besleyeyim diye düşünüyorum.
Bahçeye bir kestane ağacı, bir evlek de bahçe bulursam, orada da yulaf yetiştirdim mi, ohhh, mis…
Antalya’da Şeref teyzenin bahçesine de bir hurma ağacı…
İzin verir herhalde…
Siz şimdi bu tarifi 1 kilo süt için yapın, size maliyeti ortalama 500 lira filan…
Ama ben dörtte bir fiyatına mal ediyor olacağım.
Manda…
Süt…
Ve de…
Yoğurt…
Kat içine Şeref Teyzenin bahçesine diktiğin hurma ağacından Medine hurmasını, başka hurma olmaz haaa…
Bahçeye diktiğin kestane ağacından yaptığın, Kestane reçeli değil, pekmezi olacak yanlış iş yapmayalım…
Bir de bir evlek toprakta yetiştirdiğin yulaf…
Yanılıp şaşırıp buğday, çavdar, arpa filan koymayın aman ha aman…
XXX
Şimdi deyin bakalım hadi…
Millet Pazar yerinde akşamı bekleyip artan sebzeyi almaya koşuştururken, senin boğazından nasıl geçecek bu?
Vallahi haklısınız ama benim sorunum o değil…
Manda besliyor olacağım…
Sütünü alıyor olacağım…
Yoğurdunu yapıyor olacağım…
Kaymağını biriktirip tereyağı yapacağım.
Bir kestane ağacı…
Şeref Teyzenin bahçesinde bir hurma ağacı…
Bir evlek toprağa da yulaf ektim mi, işlem tamamdır.
Ucuz yani, pazardaki sebzeden ucuza gelir…
Dalga mı geçiyorum?
Tövbe estağfurullah kardeşim, ne dalgası…
Ülkede fakir fukara pazardan sebze alamıyor ama benim taktiği uyguluyor, günde üç öğüne de gerek yok, yatarken bir öğün yedin mi, 24 saat sen sağ ben selamet…
Gündüzleri de zaten iş yok, oturup dururuz işsizlikten, efor harcamak yok…
Sazımı da aldım mı elime…
Vurdum mu teline teline…
Türküyü de yapıştırdım mı ekine…
“Ah ana beni eversene” diye…
Gerçi anam da gitti, Allah rahmet eylesin, yaş da gidiyor yukarı doğru, olmuş 76, anan everse n’olcak…
Lafın gelişine yani…
XXX
DAĞI TAŞI EKİN…
Rusya ve Ukrayna’nın dünya tahıl ihtiyacının yüzde 60’ını karşıladığını söyleyen başbakan Binali Yıldırım çiftçilere seslenir.
Rusya ve Ukrana’yi kastederek; “Bunlar olmayınca gıda, tarım ürünleri önemli hale gelecek. Deliler gibi ekin, dağı taşı ekin”dedi.
Birincisi, dağa taşa ekin ekilmez.
Türküsü bile var…
“Yüce dağ başında Hatçam ekin ekilmez
Yağmur yağmayınca anam kökü sökülmez”
Gelelim ikincisine…
Ekin ekmenin maliyetini biliyor musun sen…
Çiftçi o maliyeti karşılaya bilse.
Emeğinin karşılığını alacağını bir bilebilse…
Bırak “Deli gibi” ekmeyi, zırdeli gibi ekecek ama takati kalmadı kardeşim, senin dünyadan haberin yok be Binali…