Türkiye Cumhuriyetini kimler kurdu ise ülkemizi onlara emanet edelim… Kim onlar, geçek Kemalistler? Özel sektör, sermaye sağ partileri, aydınlıktan korkuyor olanlar, mandacı sermayedarlar. Yetmiş yıldır ekonomi ve sanayileşme, eğitimde çağın ülkelerinin en gerisinde bıraktılar ülkemizi.
Atatürkçü düşünce iktidar olamazsa, bunlar yarınlarda bizi ABD veya İngilizler yönetsin diyebilirler ecdadımız dedikleri Osmanlı hanedan hükumetleri gibi… Tam bağımsız ülke olmadan, çağdaş ülkeler düzeyine çıkılamaz… Zenginliklerimizden üretmeden ekonomik bağımsızlığa kavuşamayız.
Bilimden uzak toplumlar safında sömürülerek sürünürüz yabacı para için. Eğitim bilimsellikten, akılcılıktan uzaklaştırıldı. İslam toplumuyuz çoğunlukta, ancak, çeşitli inançların yaşandığı, özgür yaşamı, yaşam biçimi olarak özümsemiş sevmişiz. İnançlara saygımız insani olarak sonsuz. O kişinin kendi iç dünyasının meselesi ve yaratıcı ile arsındaki sorundur.
Öğrenilmesi gerekir mi? Yaratılışımızda akıl, düşünme, düşünüşe, görüşler yaşanışımız da gerek var amma, iyi bilinir ki; sürekli değişimde olunan bir bilimin ilerleyişinde ki dünyada yaşıyoruz. İnançların çeşitliliği geçmişinden günümüze değin varlığını sürdürse de, mutlaklaşmamış, değişmiş olsa da, insanlığın vazgeçilmezliğidir. İnsanlığın ulaştığı bugünkü uygarlık düzeyine ulaşması, dinlere değil, müspet bilimledir ki, Kuranla da çelişmez. Çünkü kuran bir çok ayetinde ** akıl **dan bahseder ki, “Aklınızı doğru kullanın, yoksa başınıza pislik yağar” der, anlamındadır. Örneğin eski insan toplumu Aztek, İnka medeniyetleri güneşi yaratıcı Tanrı demiş. Aklın düşünce süzgecinde kalan inançlar, terk edilmişlerdir. Her biri ayrı bir yaşam tarzı sunmuşlar ancak kalıcı olamamışlardır… Bin beş yüz yıldan beri, Türkler olarak da, bin yıldır yaşıyorsak da İslami inancı tam olarak öğrenememişiz, öğretilememiş olduğu için de kitabın da olmadığı halde, yorum ayrılıkları doğmuş, mezhep, tarikat, cemaat gibi gereksiz yapılar ortaya çıkmıştır. İnancımızın temel kitabı insanımıza kendi dilinde niçin doğru sunulmuyor? Çeşitli çevirileri olsa da ayetlerde birçok uyarılar değiştirilmiş. Bazı Kuran mealleri de Vakıa suresinde sağcılara cennet müjdelenmiş, solculara cehennem. Bunal doğru mu? “Yani “”Allah sağcı!” Bu çeviri aldatmaktır çarpıtmaktır bilerek… Amaç, sağcılığı övmek değil mi? Bu tarikat cemaat yapılarında çocuklarımıza sunularak ve Arapça sunularak gerçek İslami uyarılar, bilgiler saklı tutulmaktadır. Kuran bir ışık belgedir inancımıza. Geçmişteki inanç kitaplarından da örneklemeler, kısaslar sunar. İyi incelenerek düşünüldüğünde, bazı vaazlarda anlatılanlarla bağdaşmıyor olduğu görülür. Bu durumda dinsel bilim, bilgi öğrenim şurası toplayıp, akla, mantığa, bilime günümüze uygun ibadet ve inanç yaşam biçimi oluşamaz mı? İnançların ortaya çıkışını inceleyen sosyal bilim varsayımlarla rivayetlerle hareket edemez. Net belgeleri arar. Doğru olan öğütler yok mudur? Vardır. Ancak onlar da zamanın akıl bilim insan olgusuyla çeliştiği için terk edilip uygulanamıyor. Örneğin, altı yaşında ki bir kız çocuğuna nikah kıyılır mı? Bu gün, bu yaştaki çocuğa kim evlen diyebilir? Hırsızlık yapmış. Hangi eliyle yaptı? Kes o elini. Bu ve bunlar gibi adaletler insanın kutsallığına aykırı düşünülmüş, bırakılmış. Akıl ve mantık Kuran da gerçek adalet aranmıştır. Ekonomik olarak insanlara eşit bir yaşam sunabiliyor muyuz? Hele hele, bu kar ve para, çıkar düzeni kapitalizmde insanın her ihtiyacı insanlarca emek vererek üretilir ki, o insanın da insan gibi yaşam hakkı vardır. Yoksulluk ve cehalet İslam’ın düşmanıdır. İslam cehalete karşı, aydınlığı akıl ve bilimi, ilimi savunan “sosyal demokrasiyi” o günlerin şartlarında uygulamış anlamındadır. Ancak ağalar, güçlüler devlet yönetimlerini ele geçirince baskı uygulayarak doğrular unutturulmuştur.
Toplumumuz ekonomik, sanayileşme, sanayi devrimlerine uzak kalarak, hiç bir buluşlara imza atamamışız. İmparatorluk döneminden bu güne değin sanayi devrimlerini başaran toplumların ekonomik kırıntıları bağımlılığı altında eziliyoruz… Örneğin, aşı üretebildik mi? Sebep, bilimden uzaklaşmaktır. İzliyoruz ileri sanayi devletleri uçak fuarlarında gövde gösterirken, biz abd den uçak alabileceğiz mi uğraşında bocalıyoruz. Ülkemiz cumhuriyet döneminde uçak yapan ülke idi ağalar, beyler!.
Düşünen düşünsün müspet bilimsiz eğitim dayatılıp, okul öncesi çocuklara din öğretmeyi hangi pedogog söylemiştir? O yaştaki çocuklar soyut tarih ve sosyal bilgileri, din bilgilerini, yaratan, Allah bilgisini anlayabilir mi, algılayabilir mi? Din öğretiyoruz diye Arapça, Arap alfabesi öğretilmez. Din diye sunulmaz.
TÜRKÇE İLE DE DİN ÖĞRENİLİR, ÖĞRETİLİR!
“Her şeyden haberdar” olan Allah Türkçe de bilir, bizim harflerimizi de. İnanç bilgisi aslında buluğ çağında öğretilmeli bence. Orta öğretime gelindiğinde fen, fizik, kimya, biyoloji derslerindeki bilimsel konular deneyselliğinde isyan etmezler mi Beyler! Amacınız din öğretmek değil, geleceğe muhafazakar sağ seçmen yetiştirmek. İdeolojiniz pahasına çocuklarımızı, ülkemiz toplumunu bu çağda cehalet ortamına itmektir… Bu gün mandacılık “bir başka ülkenin koruyuculuğuna bağımlılığına girmek” konuşulan ülke konumuna düşmüşüz utanılmıyor mu? Saygılarımla…