8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günüyle nedeniyle, Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliğinin çağrısıyla Çaycuma Cumhuriyet Meydanında basın açıklaması yapıldı.
Eğitim Sen üyesi Hatice Dilek yaptığı basın açıklamasına Eğitim Sen üyelerinin yanı sıra Çaycuma Belediyesi Meclis Üyesi Berna Çimsalan Özyurt, CHP Çaycuma Kadın Kolları Başkanı Senem Ağzıķüçük ve Kadın Kolları Üyeleri, ADD Çaycuma Şube Başkanı Ela Mantarlı Kurt ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Emek Partisi, Sol Parti ve Yeşil Sol Parti üyeleri ve çok sayıda kadın katıldı.
Ukrayna’daki savaşa değinerek konuşmasına başlayan Hatice Dilek, “Emperyalistlerin çıkar ve paylaşım kavgaları Rusya/Ukrayna üzerinden yürütülüyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika’da yürütülen bölgeyi istikrarsızlaştıran ve halklar arası savaşa sürükleyen politikalardan en çok kadınlar etkileniyor” dedi.
Hatice Dilek konuşmasında şunları söyledi:
“Dünyada kadınların yüzyıllardır süren dayanışmasının, direnişinin, isyanının adıdır 8 Mart. 8 Mart 1857’de New York’ta dokuma fabrikasında binlerce kadın düşük ücretleri, 16 saati bulan çalışma süresi, insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için greve gitti. Polisin fabrika yönetiminin desteğiyle işçilere saldırması, işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi. 26/27 Ağustos 1910’da 2. Enternasyonal’de Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart New York’ta yaşamını kaybedenlerin anısına “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılması önerisi oybirliğiyle kabul edildi.
Aradan 165 yıl geçti, kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki el koyma, şiddet ve baskısı azalmadı. Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürü derinleşti.
8 Mart’ı emek sömürüsünün her geçen gün arttığı, enerjiye, yakıta ve temel tüketim maddelerine gelen zamlarla birlikte alım gücünün kalmadığı koşullarda karşıladık. İşsizliğin rekor seviyelere ulaştığı ekonomik kriz koşullarında kadınlar olarak barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçları bile karşılayamaz olduk. Hali hazırda yoksullukla baş etmeye çalışırken, açlıkla mücadele etmek durumunda kaldık. Var olan mesaimize yeni bir mesai daha eklendi; En ucuz ürünü nerede buluruz, hangi saatlerde pazara gidersek daha ekonomik alışveriş yaparız, çamaşır ve bulaşık makinesini saat kaçta çalıştırırsak enerjiden tasarruf ederiz…
Türkiye Dünya’da kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biri. Kayıt dışı işlerde, güvencesiz ve düşük ücretlerle istihdam ediliyoruz. Çalışma hayatında olduğumuzda dahi yönetim kademelerinde yer alamıyoruz. Emeğimiz ikincilleşiyor, gelirimiz erkeğin gelirine ek olarak görülüyor.
Bakım yükünün sadece kadınların sırtında olduğu esnek ve yarı zamanlı çalışma biçimi kadınların istihdam alanında maruz kaldığı eşitsizlikleri her geçen daha da derinleştiriyor. Çalışma yaşamı sanki çocuklar, yaşlılar, engelliler ve hastalar hiç yokmuşçasına örgütleniyor, bakım işleri yalnızca kadınların sorumluluğundaymış gibi yarım gün çalışıp geri kalan zamanlarında da ev içi yeniden üretimi üstlenebilecekleri şekilde düzenlemenin yolları aranıyor. Üstelik bu çalışma biçiminin özellikle de kadın çalışanların lehine olduğu üzerinden söylemlerle rıza inşa edilmeye çalışılıyor! Kadınların doğal sorumlulukları gibi görülen ev işleri ve bakım işleri hep kadınların ücretsiz emeği üzerinden idame ediliyor, yarım gün uygulaması, kadınlara ‘bir fırsat’mış gibi sunuluyor.
Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulanmadığı için kadınların daha düşük gelirli, yükselme şansı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi meşrulaştırılıyor. Bu da genel yoksulluk içinde kadın yoksulluğunun daha da artmasına yol açıyor.
Kamuda dönüşüm politikaları ile çalışma hayatı güvencesizleştiriliyor, özelleştirme teşvik ediliyor. Kamusal alanda tasfiye, OHAL rejiminin fiilen devam etmesini amaçlayan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. madde ile devam ettiriliyor. Böylece emekçilerin iş güvencesi ve örgütlenme hakkı üzerinde bir zor aracı olarak kullanılıyor. Zaten kırılgan olan çalışma hayatımız pamuk ipliğine bağlanıyor. Bir taraftan açlık ve güvencesiz yaşamlarımız ile baş etmeye çalışırken bir taraftan da bin bir emek vererek kazandığımız haklarımız yok edilmek isteniyor.
Sistematik olarak artan kadın katliamları kadın kırımına dönüştü. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırılar şimdi de 6284 sayılı yasanın hedefe konulması, 6. yargı paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süreyle sınırlandırılması, boşanmalarda aile arabuluculuğu sisteminin getirilmesi ile kadınlara aile dışında seçenek sunulmaması tartışmaları ile devam ediyor.
Kadınların haklarına ve kazanımlarına dönük tüm bu kadın düşmanı politikalarda gerici vakıf, tarikat ve cemaatler devreye sokuluyor. Müfredatta yapılan değişikliklerle hazırlanan kitaplarda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikler fıtrata bağlanıyor, kadınların ikincil konumda olduğu öğretilmeye çalışılıyor. Hayatın her alanının gericileştirildiği, kadınların medeni kanunla korunan hakları gasp ediliyor, yerine şerri hukuka uygun düzenlemeler yapılıyor.
Dünya’da ve bölgemizde savaşlar hız kesmeden devam ediyor. Emperyalistlerin çıkar ve paylaşım kavgaları Rusya/Ukrayna üzerinden yürütülüyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika’da yürütülen bölgeyi istikrarsızlaştıran ve halklar arası savaşa sürükleyen politikalardan en çok kadınlar etkileniyor. Savaşta canlarımızı kaybediyor, yerimizden yurdumuzdan ediliyor mültecileştiriliyoruz. Gittiğimiz ülkelerde ayrımcılığa uğruyor, ucuz iş gücü olarak görülüyoruz.
Kadınların toplumsal özne olarak yaşamın içerisinde yer almasını istemeyen siyasal iktidar, yeni rejime uygun makbul kadın yaratma çabası ile muhalif kadınlar üzerindeki baskısını arttırıyor. Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, kadın aktivistler, sendikal mücadele yürüten kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşılaşıyor.
Tüm bu saldırılar karşısında geri adım atmadık, mücadelemizden vazgeçmedik. Hakkımız olanı ancak her yerde mücadeleyi büyütürsek kazanacağımızı biliyoruz.
8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nde taleplerimizi bir kez daha seslendiriyoruz:
8 Mart’ta tüm çalışan kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılması için ALANLARDAYIZ!
ILO’nun 190 sayılı şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesi imzalanması, kadınlara ve LGBTİ + lara uygulanan ayrımcılık, şiddet, taciz, mobbingin son bulması, cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanması için ALANLARDAYIZ!
Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasasının yapılması, TİS görüşmelerinde kadın taleplerinin ayrı bir başlıkta ve gündemle kadın temsilcilerle ele alınması, mutabakat metninde ayrı başlık altında toplanması için ALANLARDAYIZ!
İş ve aile yaşamını uyumlaştırma politikaları kapmasında, ev ve bakım yükümlülüklerini kadına yükleyen bir anlayışla kadınlar için kurgulanan esnek, yarı zamanlı çalışma biçimleri terk edilmesi için ALANLARDAYIZ!
Eşdeğer işe eşdeğer ücret politikası esas alınması, parçalı istihdam politikalarından vazgeçilmesi, güvenceli çalışmanın esas alınması için ALANLARDAYIZ!
Kamu kreşlerinin yeniden açılması, tüm çalışanların ulaşabileceği yaygınlıkta ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verilebilmesi için ALANLARDAYIZ!
Doğum izinlerinin 32 haftaya çıkarılması, devredilemez babalık izninin düzenlenmesi için ALANLARDAYIZ!
Süt izinlerinin kullanımının önündeki her türlü yasal ve fiili engelin kaldırılması için ALANLARDAYIZ!
Kadın Bakanlığının kurulması için ALANLARDAYIZ!
İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptal edilmesi, 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması, 6. yargı paketi adı altında kazanımlarımızı hedef alan nafakanın kaldırılması, ‘boşanma arabuluculuğu’ saldırıların son bulması için ALANLARDAYIZ!
Eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal alanın tümüne yayılan dinselleştirme politikalarından vazgeçilmesi için ALANLARDAYIZ!
Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikalarının son bulması. Eşit, özgür ve barış içinde bir arada yaşamın koşullarının sağlanması için ALANLARDAYIZ!
OHAL komisyonunun lağvedilmesi, OHAL KHK’leri ve geçici 35. madde ile haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçilerin görevlerine iade edilmesi için ALANLARDAYIZ!
Kadınların, yönetim ve karar mekanizmalarında eşit katılımını sağlayacak düzenlemelerin yapılması için ALANLARDAYIZ!
Bütçe hazırlanırken toplumsal cinsiyet eşitliğinin esas alınması için ALANLARDAYIZ!
HPV (rahim ağzı kanseri) aşısının ulaşılabilir ve ücretsiz olması talebiyle ALANLARDAYIZ!
Kadın hijyen ürünlerinin ücretsiz olması, istekleri halinde iki gün regl izni düzenlenmesi için ALANLARDAYIZ!
Kadın kazanımlarına dönük saldırılara, kadın yoksulluğuna, savaşa, sömürüye, kadın emeğinin güvencesizleştirilmesine ve görülmemesine, işyerlerimizde yaşadığımız ayrımcılığa, şiddete, mobbinge ve tacize karşı isyanımızı birleştirip, kadın buluşmaları ile direnişi örgütlemek için alanlarda, işyerlerinde olmaya devam edeceğiz. Yaşasın kadınların örgütlü mücadelesi!” (Şaziye Dinç)