Çaycuma Çevre Gönüllülerinin düzenlediği “Filyos’un Çığlığını Duyan Var mı” adlı panel SEKA Sosyal Tesislerinde yapıldı. Panelde Tosyalı Gübre’nin aldığı “ÇED olumlu” kararının iptali için hukuksal süreç başlatılması kararlaştırıldı.
Çaycuma Çevre Gönüllüleri tarafından düzenlenen “Filyos’un çığlığını duyan var mı?” adlı panel, SEKA Sosyal Tesislerinde yapıldı. Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış’ın “Endüstriyel Faaliyetlerin Ekosisteme Etkileri”, Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Ahmet Öztürk’ün “Filyos Vadisi’nde Son Gelişmeler” başlıklı birer sunum yaptığı paneli Perşembe Çevreyi, Doğayı Koruma ve Yaşatma Platformu Sözcüsü, Kimya Mühendisi Ecder Dombaycı yönetti. Panele Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Önceki Dönem CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, CHP Çaycuma İlçe Başkanı Şeref Köktürk’ün yanı sıra kalabalık bir yurttaş topluluğu izledi.
“ORMANLAR YALNIZCA AĞAÇ DEĞİL, AYNI ZAMANDA BİTKİDİR, KUŞTUR, BÖCEKTİR, MANTARDIR”
Panelin açılışını Çaycuma Çevre Gönüllüleri adına Züleyha Nur yaptı. Panelde ilk sözü alan Prof. Dr. Erdoğan Atmış, ülkedeki sanayileşme politikalarının tümüyle ranta dayalı olduğunu söyleyerek başladığı konuşmada, AK Parti iktidarının doğal tüm varlıkları ranta çevirmek istediğini ifade etti. Doğanın talanına dayalı politikaların halkın hem can, hem de mal güvenliğini tehdit ettiğini söyleyen Atmış, bunun ekosistem üzerinde yıkıcı etkisi olduğunu da söyledi. Filyos Vadisi projesinin geliştirildiği alanın etrafında zengin ormanlar bulunduğunu dile getiren Atmış, “Ormanlar yalnızca ağaç değil, aynı zamanda bitkidir, kuştur, böcektir, mantardır. Küçük bir orman parçasında yaklaşık 5.000 farklı tür yaşar. İnsan etkinlikleri sonucunda değişikliğe uğramış ormanlarda, bunların pek çoğu yaşam alanını kaybeder. Oysa ormanların sürdürülebilir yönetimi, bunların çoğunun hayatını kurtarmaya yeter. Koruma altındaki geniş doğal ormanlarda ise orman canlılarının hepsi yaşamını sürdürebilir. Bugün ülkemizde orman alanlarının yalnızca %1’i barındırdığı biyoçeşitlilik nedeniyle korunabiliyor. Çok sayıda tür ise yok olma tehlikesi altında” dedi.
“DEVLET HAKKI GELİRİ, ELDE EDİLEN GELİRİN YALNIZCA %3,2’Sİ KADAR”
Ülkenin çok büyük bölümünün maden sahası haline dönüştürüldüğünü söyleyen Atmış, “Zonguldak ve Bartın ilerinin %72’sinin madenlere ruhsatlı. İki ilde korunan alanların %71’inde maden ruhsatı var. Hadi burası maden bölgesi diyelim, Kaz Dağları bölgesinde de, Ordu’da da, Kütahya’da da durum aynı. ‘Efendin bundan devlet para kazanıyor, hazine gelir elde ediyor’ deniyor. Hayır. 2020 yılında maden sahalarından tahsil edilen devlet hakkı geliri son 10 yılın zirvesine çıkarak 1,9 milyon dolar olmuş. Aynı yılda madencilik sektörünün geliri, 59,2 milyar doları bulmuş. Bu hesaba göre devletin geliri, elde edilen gelirin yalnızca %3,2’si kadar. Burada nasıl bir talan olduğu ortada. Bunu da itiraf ediyorlar zaten. Bir mermer ocağının ÇED Raporu’nda, yapılan yatırımın 1 yılda kendini amorti edeceği yazıyor. Doğanın talanına dayalı bu politikalar mutlaka son bulmalı” dedi.
“DENİZ EKOSİSTEMİNDE BOZULMA YARATACAĞI GİBİ, HAVA, SU, GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİNE NEDEN OLACAK, ÇARPIK KENTLEŞME YARATACAK”
Filyos Projesi’nin yapılacağı vadinin tümüyle sulak alan ve bitki çeşitliliği açısından son derece zengin olduğunu söyleyen Atmış, “Türkiye’den kaydedilen 470 türden 92 tanesini nadir kuş olarak listelemiştir. Bu türlerden 30’u Zonguldak’ta kaydedilmiştir. Bu 30 nadir kuş türünden 20 tanesi Zonguldak çevresinde Filyos deltasında görülmektedir. Filyos deltasının yok edilmesi bu türlerin Zonguldak listesinden kaybolmasına neden olacaktır. Bölgede yok edilecek kumsallarda ayrıca Centaurae kilaea gibi endemikler ve kum zambağı gibi nesli küresel ölçekte tehlikede olan bitki türleri de yaşamaktadır. Burada böyle bir projenin geliştirilmesi akla zarardır. Bu faaliyetler kumul ve sulak işgaliyle kaybı gibi orman ve tarım alanlarının işgaliyle kaybına da neden olacaktır. Filyos Vadisi’ndeki bu faaliyet deniz ekosisteminde bozulma yaratacağı gibi, hava, su, gürültü kirliliğine neden olacak, çarpık kentleşme yaratacaktır.” dedi.
“ZONGULDAK HALKININ SESSİZ KALMASININ BÜYÜK PAYI VAR”
Sunumunun son bölümde vadiye kurulması planlanan gübre fabrikasıyla görüşlerini açıklayan Atmış, ülkedeki en büyük gübre fabrikalarının 2-3 katı büyüklüğünde bir tesisinin Filyos’a neden kurulmak istendiğinin sorgulanması gerektiğini söyledi. Gübre fabrikalarının Marmara’da yaşanan müsilajın en önemli nedenlerinden biri olduğunu söyleyen Atmış, “Tüm hammaddesi yurtdışından ithal olarak getirilecek bir fabrikanın bu kadar büyük ölçekli olarak buraya kurulacak olması gerçekten çok manidar. Bunda Zonguldak halkının sessiz kalmasının büyük payı var herhalde. Burada bir değil tam dokuz fabrika kuruluyor. Sayıyorum: Amonyak üretim tesisi, üre üretim tesisi, kalsiyum amonyum nitrat (CAN) üretim tesisi, nitrik asit üretim tesisi, sülfürik asit üretim tesisi, fosforik asit üretim tesisi, amonyum sülfat üretim tesisi, potasyum nitrat üretim tesisi, DAP/NPK kompoze üretim tesisi. Bunların her biri son derece tehlikeli kimyasallar üretiyor ve hepsi de ırmak yatağına kuruluyor. Son günlerde yağan yağmuru gördünüz. Burayı sel almaması mümkün değil. Devlet bu planlalamaları nasıl yapıyor? Bu kaynak savurganlığı neden?” diyerek tamamladı.
“DANIŞTAY KARARLARI YOK SAYILIYOR”
Daha söz alan Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Ahmet Öztürk projenin tarihsel gelişimini özetledikten, ekoloji örgütlerinin mücadelesinden ve TEMA’nın açtığı davalardan söz etti. Öztürk, “TEMA hemen hemen açtığı tüm davaları kazandı. Bakanlar Kurulu kararlarının iptaline yönelik her dava kazanıldığında Bakanlar Kurulu yeni bir karar alarak davayı konusuz hale düşürdü. Hülle yoluyla süreç hızlandırılarak bugüne kadar gelindi. Kazanılan davaların birinde Danıştay Karadeniz’in Kirliliğini Önlemeye Yönelik Bükreş Sözleşmesi’ne göre Zonguldak ve çevresinin kirlilik açısından sıcak bölge olarak kabul edildiğini ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin uluslararası kamuoyuna kirliği düşürme sözü verdiğini ifade ederek, burada yeni kirlilik kaynakları yaratılamayacağına hükmetti. Halen yürürlükte olan bu karar yokmuş gibi davranılarak yasalara karşı da suç işleniyor” dedi.
“GÜBRE FABRİKASI FİLYOS PROJESİ PLANLAMA İLKELERİNE AYKIRI”
Öztürk açıklamalarını, “Mahkeme kararları ile kamuoyu baskısını aşmak için hükümet, Filyos’ta 3Y olarak formüle ettiği yerli, yenilikçi, yeşil teknolojilere yer vereceğini söyledi. Daha da ileri gitti, altında, Sanayi Teknoloji Bakanlığı, Ulaştırma Altyapı Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı ve Zonguldak Valiliğinin imzası olan https://www.filyosvadisi.com adlı sitede NACE kotlarına varıncaya değin hangi sektörlerin yer alacağını açıkladı. Buna rağmen bu ilkelere tamamıyla aykırı şekilde burada gübre fabrikası projesi geliştirildi.” dedi.
“TOSYALI DOĞAL GAZI TPAO’DAN ALACAĞIM DEMİYOR”
“Doğal gaz geldi, kurgu bozuldu” denerek gübre fabrikasının savunulmaya çalışıldığını ifade eden Öztürk, “Bu büyük bir yalan. Çünkü her şeyin en ince ayrıntısına kadar açıklandığı ÇED Raporu’nda, tüm hammaddenin nereden, nasıl getirileceği, nasıl stoklanacağı, atıklarının nasıl bertaraf edileceği yazılı da doğal gazın nereden temin edileceği hanesi boş. Tosyalı doğal gazı TPAO’dan alacağım demiyor. Çünkü Cezayir’de çok büyük yatırımları var. Ve muhtemelen doğal gazı buradan getirecekler. Yine ÇED Raporu’nda fosforik asit tesisinde, filtrasyon sonrasında, yıllık olarak, toplamda yaklaşık 420.000 ton katı atık oluşacağı yazıyor. 30 bün nüfuslu Çaycuma 10 bin ton katı atık üretiyor. Tosyalı tek başına 42 Çaycuma’nın atığını üretecek. Çimento fabrikasına satılacağı söylenen bu atıkların sevkiyatı bir hafta aksasa ortaya çıkacak manzarayı düşünebiliyor musunuz? Vadiyi büyük tehlike bekliyor. Sessiz kalırsak, inanın Çatalağzı’ndan daha beter olacak” diyerek açıklamalarını sürdürdü.
“GÜBRE FABRİKASI FİLYOS’UN SUYUNU İÇECEK”
Öztürk, konuşmasının son bölümünde, ÇED raporuna göre fabrikanın 10 milyon ton proses, 10 milyon ton olarak da soğutma suyu olarak yılda yaklaşık 20 milyon ton suyu Filyos Irmağı’ndan çekeceğini söyleyen Öztürk, “Tosyalı resmen Filyos Irmağı’nı içecek. Yine 30 bin nüfuslu Çaycuma 1,25 milyon ton su tüketiyor. Tosyalı tek başına 16 Çaycuma’nın tükettiği suyu tüketecek. Hocam da ifade etti. ‘Bacasız sanayi’ dene vadide yalnızca Tosyalı içinde 256 metre boyunda olanı da bulunan 12 bacalı fabrika kuruyor. Yine ÇED Raporu’na göre 235.620 ton kükürt, 507.000 ton fosfat, 45.600 ton potasyum klorür, 158.400 ton kireç gibi kimyevi hammadde Filyos Limanı’na dökme yük olarak getirilecek. BU kimyasalların tozları tozuma yoluyla tüm vadiye yayılacak. Bütün bu bölge kimyasal toz soluyacak. Bunun önüne mutlaka geçilmesi gerekiyor.” dedi.
“HUKUKSAL MÜCADELE BAŞLATACAĞIZ”
Filyos’u talan etmeye çalışanların çok yol aldığını söyleyen Öztürk, “Evet epey mevzi kaybettik ama tümden çaresiz değiliz. Yapacak çok şeyimiz var. İlk işimiz alınan ‘ÇED olumlu’ kararına iptal davası açmak. Bir iyi haber vereyim TMMOB genel kurulunda konunun uzmanı oda temsilcilerinin katılımıyla bir komisyon kurdu. Komisyon bölgeye gelerek incelemelerde bulunacak. Ardından bir rapor hazırlayarak kamuoyuna açıklayacak. Bu rapor özellikle mahkeme süreçlerinde bizlerin çok işine yarayacak. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi de dava açma hazırlıkları içinde. Bir dava da Zonguldak’ta açılacak. Bu hukuksal süreci iyi takip edip talancıları durdurmamız gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.
“PERŞEMBE’DE YAPILMAK İSTENEN HURDA DEMİR ERİTME TESİSİNE PARTİLİ, PARTİSİZ HERKES KARŞI ÇIKMALI”
Perşembe Çevreyi, Doğayı Koruma ve Yaşatma Platformu Sözcüsü, Kimya Mühendisi Ecder Dombaycı da Perşembe beldesi Keçecioğlu Mahallesi’nin verimli tarım arazileri üzerinde yapılması planlanan hurda eritme tesisine karşı yürütülen mücadeleyi anlatıp açılan davalar hakkında bilgi vererek şunları söyledi: “Sizlere küçük bir hikaye anlatarak sözlerime başlamak istiyorum. Mutlaka duyanınız vardır. Denizyıldızının öyküsü Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve ‘Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?’ diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, ‘Yaşamaları İçin’ yanıtını verince, adama şaşkınlıkla, ‘İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki ?’ der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, “Bak onun için çok şey değişti,’ karşılığını verir. Binlerce kilometre yolculuk tek bir adımla başlar. Bundan bir kaç ay önce Çaycuma da o denizyıldızlarını toplamaya başlayan bir gönüllüler grubu ortaya çıktı. Doğasını ve ilçesini seven bu gönüllüler grubu; toprağını, suyunu, havasını, çevresini kirletmeye ve yok etmeye çalışanlara karşı toplumu bilinçlendirme adına harekete geçti. Bugün Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde hatta köylerinde, yaşanan doğa katliamına sessiz kalmayan duyarlı vatandaşlarca oluşturulan dernekler, gruplar, oluşumlar mevcut. Burada hepimizin amacı aslında tek. Nefes aldığımız, yaşadığımız yerlerin kirlenmesine, yok olmasına engel olmak. Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin Çernobil’i olacak bir hadise yaşadık. 21 Haziran da Erzincan İliç İlçesi Çöpler Mevkii’nde uluslararası bir şirket tarafından işletilen altın madenine siyanür taşıyan boru hattında meydana gelen patlama sonrasında, yaklaşık 20 ton siyanür solüsyonunun Fırat Nehri ve Keban Baraj havzasına bulaştığı, siyanürlü suların Fırat Nehri üzerinde kurulan İliç Barajına da ulaştığı belirtildi. Yıllardır bu bölgede yaşayan aktivist Sedat Cezayirlioğlu firmanın yaptığı çevre kirliliğini her fırsatta dile getiriyordu. Son yaşanan hadiseyi de yine onun sayesinde duyduk. Altın madeni bakanlık tarafından kapatıldı, yaklaşık 16 milyon ceza kesildi. Çevre kirliliğinin 20 ili etkilemesi söz konusu. Bugün Kadıköy’de saat 19.30 İliç madeninin kapatılmasıyla ilgili basın açıklaması yapılacak. Bizlerde Çaycuma çevre gönüllüleri olarak oluşuma destek verdik. Çaycuma bölgesi özellikle iktidarın bugün yeni rant kaynağı oldu. Hepimizin büyük umutlar beslediği Filyos Vadisi projesi büyük bir holdinge peşkeş çekiliyor. Yangından mal kaçırırcasına ÇED raporları hazırlanıyor, fabrikalar açmak için çalışmalar yapılıyor. Bölgemizde Filyos da alt yapı projelerini hayata geçirecek başka şirketler varken, bu işleri dışarıdan bir şirkete verip sonra da Çaycuma’mızın kalkınmasını beklemek de hayalden öteye gidemeyecektir. Bizler gelişmeye, sanayileşmeye karşı değiliz. Yapılan her işlemin kanunlara uygun, doğayı tahrip etmeden, çevreyi kirletmeden olmasını istiyoruz. Bölgemizde yapılacak her türlü sanayi faaliyetinde çevre yatırımlarının da mutlaka yapılmasını istiyoruz. Atık su arıtma tesisleri, baca gazı arıtma tesisleri, filtrasyon sistemleri, tehlikeli kimyasalların ve atıkların çevreye zarar vermeyecek şekilde depolanması, koku ve gürültü kirliliği önlemlerinin mutlaka alınması bunlardan bazıları. Bizler Çaycuma gönüllüleri olarak takipçisi olacağız. Perşembe de Keçecioğlu mahallesinde tamamen yatırımcı şirketin talepleri doğrultusunda kamulaştırma yapılmaya çalışılıyor. Birinci sınıf tarım arazileri üzerinde yaklaşık 15 km alanı kirletecek Hurda demir ergitme tesisi kurulacak. Aslında tesis tamda Çaycuma’nın kalbine kurulacak. 20-25 bin kişinin doğrudan etkilenmesi kaçınılmaz. Çaycuma da, Perşembe de her hafta köy pazarları kuruluyor. Özellikle yaz mevsiminde buralar panayır gibi. Eğer olurda o tesis kurulursa o pazarlardan alacağımız her türlü meyve sebze içerisinde kurşun, çinko, demir içeren ağır metalleri bulunduracak. Yediğimiz her şey kanserojen olacak. Böyle bir tesisin burada kurulmasına izin vermek akla mantığa aykırı bir şey. Partili, partisiz herkesin böyle bir tesisin karşısında olması gerekir. Orada 100-150 kişi asgari ücrete çalışacak diye böyle yatırımlara evet demek, halkın bile bile zehirlenmesine davetiye çıkarmaktır. Sözlerimi Tevfik Fikret’in şu satırlarıyla bitirmek istiyorum. ‘Ben romantik bir aşktan yanayım. Çok şeyin aşığıyım. Doğanın, bütün insanların, iyiliklerin, erdemlerin, dürüstlüğün, özgürlüğün ve bütün güzelliklerin…’ Unutmayın! Kirli çevre insanın ruhunu kirletir, kirli ruhlar çevreyi kirletir.” (Barış Dinç)